20111229

Talihsiz Aciklamalar - 20

Ic isleri bakanimiz Idris Naim Sahin

"Devlet duzendir, devlet hukuktur, devlet hiyerarsidir, devlet mulkiyettir, devlet namustur devlet ozgurluktur, egitimdir, sagliktir. Devlet hayatin ta kendisidir."

Press Pause Play

20111228

Turkiye'de Fasizme ne kadar yakiniz...

Lawrence Britt, yaptigi calismada Hitlerden, Mussolini'ye, Franco'dan Suharto ya degisik fasit rejimlerin ozelliklerini incelemis ve asagidaki 14 ortak karakteri tespit etmis. Elimden geldigince ingilizcesini Turkceye cevirerek (ingilizce orjinal tanimlari da tutarak) bunun Turkiye ye ne kadar uyduguna kanit aramaya calisacagim.

1. Powerful and Continuing Nationalism - Fascist regimes tend to make constant use of patriotic mottos, slogans, symbols, songs, and other paraphernalia. Flags are seen everywhere, as are flag symbols on clothing and in public displays.

Guclu ve surekli  Milliyetcilik - Fasit rejimler surekli olarak vatansever soylemler, sloganlar, semboller, sarkilar ve diger araclari icerir. Ulusal bayraklar heryerde kullanilir ve sosyal gosterimine onem verilir http://www.sondakika.com/haber-nigde-belediyesi-bayrak-dagitti-2738279/

2. Disdain for the Recognition of Human Rights - Because of fear of enemies and the need for security, the people in fascist regimes are persuaded that human rights can be ignored in certain cases because of "need." The people tend to look the other way or even approve of torture, summary executions, assassinations, long incarcerations of prisoners, etc.
Insan haklarinin dusmanlar gosterilerek ve ulusal guvenlik soylemleri ile goz ardi edilmesi, kucumsenmesi fasit rejimlerde sikca gorulur. Fasist rejimlerde insan haklari ihlalleri "Gerek" duyulmasi nedeni ile gecerli kilinir. Insanlar genellikle haklari ihlallerini gormezden gelir hatta bazen iskence, infazlarin ve uzun hukumluluk hallerinin yapilmasini desteklerler.


3. Identification of Enemies/Scapegoats as a Unifying Cause - The people are rallied into a unifying patriotic frenzy over the need to eliminate a perceived common threat or foe: racial , ethnic or religious minorities; liberals; communists; socialists, terrorists, etc.
Dusmanlari ve gunah kecilerini birlestirici olgular olarak one surer. Insanlar vatansever duygular uzerinden ortak tehditleri yenmek ortadan kaldirmak icin biraraya getirilir. Bu yapilirken Irk, etnik koken, dini azinliklar, liberaller, komunistler, sosyalistler ve teroristler gibi siniflandirmalar kullanilir.



4. Supremacy of the Military - Even when there are widespread domestic problems, the military is given a disproportionate amount of government funding, and the domestic agenda is neglected. Soldiers and military service are glamorized.
Askeri kurumlara verilen ustun yetkiler; Genele yayilmis ic sorunlarin oldugu hallerde bile askeri kuvvetlere oransiz devlet finansmai ayrilir ve yerel gundem konulari gozardi edilir. Askerler ve ordu yucelestirilir.
 
5. Rampant Sexism - The governments of fascist nations tend to be almost exclusively male-dominated. Under fascist regimes, traditional gender roles are made more rigid. Divorce, abortion and homosexuality are suppressed and the state is represented as the ultimate guardian of the family institution.
Siddetli cinsiyet ayrimciligi - Fasist duzenlerle yonetilen  ulkelerde agirlikli olarak erkek egemen bir yapi gozlenir. Bu rejimlerde geleneksel cinsiyet rollari cok kati olarak tanimlanmistir. Bosanma, kurtaj ve escinsellik bastirlir ve devlet aile duzenin yegane korucusu rolune burunur. 
 
Link: Turkiyede cinsellik
 
6. Controlled Mass Media - Sometimes to media is directly controlled by the government, but in other cases, the media is indirectly controlled by government regulation, or sympathetic media spokespeople and executives. Censorship, especially in war time, is very common.
Ana akim medyanin kontrol altina alinmasi - Bazen medya dogrudan devlet tarafindan kontrol edilir. Bazi durumlarda dolayli yollar ve devlet uygulamalari ya da yandas medya mensuplari ve yoneticileri araciligiyla kontrol saglamaya calisir. Sansur, ozellikle savas zamani, cok yaygindir.




7. Obsession with National Security - Fear is used as a motivational tool by the government over the masses.
Ulusal guvenlikle ilgili olarak saplanti. Devlet kalabaliklarin motivasyonu icin korku politikasi yurutur.




8. Religion and Government are Intertwined - Governments in fascist nations tend to use the most common religion in the nation as a tool to manipulate public opinion. Religious rhetoric and terminology is common from government leaders, even when the major tenets of the religion are diametrically opposed to the government's policies or actions.
Din-inanc ve devlet kavramlari iliskilendirilir. Fasist yonetimlerde toplum fikrinin sekillendirilmesinde Din temel arac olarak kullanilir. Dini soylemler ve terminoloji, devlet liderleri tarafindan sikca kullanilir - Bu durum hukumet politikalarina taban taban zit oldugu durumlarda bile gecerlidir.

9. Corporate Power is Protected - The industrial and business aristocracy of a fascist nation often are the ones who put the government leaders into power, creating a mutually beneficial business/government relationship and power elite. 
Sirket ve kurum gucleri korunur. Endustri ve is dunyasina ait ariktosrasi fasist duzenlerde devlet liderlerini basa getirir. Bu sayede ortak is/devlet cikarlari korunur ve guc odaklari olusturulur.

10. Labor Power is Suppressed - Because the organizing power of labor is the only real threat to a fascist government, labor unions are either eliminated entirely, or are severely suppressed.
Isci sinifi bastirilir - Bu sinifin organizasyonu fasist yonetimlerin temel tehditidir. Isci birlikleri toptan ya da kismi olarak bastirilir ve engellenir.
 
11. Disdain for Intellectuals and the Arts - Fascist nations tend to promote and tolerate open hostility to higher education, and academia. It is not uncommon for professors and other academics to be censored or even arrested. Free expression in the arts and letters is openly attacked.
Entellektuelite ve sanat kucumsenir. Bu tip yonetimlerde yuksek egitim ve akademik yapilara acik olarak dusmanlik gosterilir ve desteklenir. Profesorlerin ve akademisyenlerin sansure maruz kalmasi hatta tutuklanmasi sikca gorulur. Ifade ozgurlugu, sanatsal etkinlikler, mektublar acikca saldiriya maruz kalir.
 
12. Obsession with Crime and Punishment - Under fascist regimes, the police are given almost limitless power to enforce laws. The people are often willing to overlook police abuses and even forego civil liberties in the name of patriotism. There is often a national police force with virtually unlimited power in fascist nations.
Suc ve cezalandirma saplantisi. Fasist rejimlerde kanunu uygulamasi icin polise sinirsiz yetkiler verilir. Insanlar sivil duzenin korunmasi, vatandaslik duygulari ve milletin butunlugu adi altinda polis tacizleri ve baskilari gormezden gelinir. Cogunlukla polis kollari fasist rejimlerden sinirsiz destek alir ve gucunu kotuye kullanir.
 
Turkiye Polis devleti 
 
13. Rampant Cronyism and Corruption - Fascist regimes almost always are governed by groups of friends and associates who appoint each other to government positions and use governmental power and authority to protect their friends from accountability. It is not uncommon in fascist regimes for national resources and even treasures to be appropriated or even outright stolen by government leaders.
Asiri ayrimcilik ve yozlasma : Fasist rejimlerde genellikle belli zumrelere ait insanlar ve yandaslari kayirilir. Devlet bu grubu korumak ve gozetmek icin otoritesini kullanir. Fasist rejimlerde devlet kaynaklarininve hazinenin yandaslar tarafindan kullanilmasi hatta devlet liderleri tarafindan karsiliksiz olarak alinmasi yaygindir.
 
14. Fraudulent Elections - Sometimes elections in fascist nations are a complete sham. Other times elections are manipulated by smear campaigns against or even assassination of opposition candidates, use of legislation to control voting numbers or political district boundaries, and manipulation of the media. Fascist nations also typically use their judiciaries to manipulate or control elections.
Hileli Secimler - Fasist rejimlerde bazi secimlerin tamamen duzmece oldugu gorulur. Diger zamanlarda secimler iftira kampanyalari ile yonlendirilir, hatta rakip liderlerin suikaste ugramasi gorulebilir. Var olan yasalarin oy sayilarinin kontorlunde kullanilmasi hatta politik sinirlar ve medya manipulasyonlari kullanilabilir. Fasist yonetimlerin hukuksal guclerini secimlerin kazanilmasinda kullanmasi tipiktir.
 
Kaynak: http://www.ratical.org/ratville/CAH/fasci14chars.html 
 
Sanirim cok yoruma gerek yok. 

Gunun Tinisi: World Before Columbus


Perdenin Arkasi

Ekonomimizin dayanilmaz vasatligi
25/12/2011 tarihli yazi'dan alinmistir.

Yıl sonu yaklaşıyorken ekonomi üzerine genel bir değerlendirme yapmak ve tartışmaların bir özetini vermekte fayda var. Değerlendirmeler kredi derecelendirme kuruluşlarının neden notumuzu aşağı doğru çekme eğiliminde olduğunu anlamaya yardımcı olabilir. Son dönemlerde Türkiye için yapılan yanıltıcı ve doğru olmayan bilgilendirmeler, bu tür kuruluşların değerlendirmelerine tepki gösterilmesine neden olabiliyor.
Gelirimizin 10 yılda 4 kat artığı, kişi başına düşen milli gelirimizin 12 bin dolar olduğu, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olduğumuz, 2023’te en büyük 10 ekonomi arasına gireceğimiz, ekonomik mucize gerçekleştirdiğimiz gibi gerçekdışı söylemleri her yerde duyar olduk. Elbette bir şeyler başarmış olmak güzeldir ama bu hoş söylemlerin hiçbiri doğru değil. Çünkü hiçbiri rakamlarla desteklenmiyor. En önemli başarımız, ekonomik büyüme ile ilişkilendirilmeyen gelir dağılımındaki iyileşme. Dönemsel ekonomik büyümemiz ise dünyanın mevcut gelir seviyesine göre vasat ve yetersiz.
Önce 12 bin dolarlık kişi başına düşen geliri ele alalım.

20111226

Rampalarin ustasiyim, minimalizmin hastasiyim

Bilenler bilir. Oldum olasi basit biraz soyutlanmis objeleri, resimleri filmleri hep sevdim. Sanki o durgunluklarinin icinde ikinci bir anlam varmis gibi hissettirdiler bana, yada bu beni sadece rahatlattigi icin mutlu oldum. Gecenlerde bir gece Nesen'mle beraber isiklari kapatip biraz eskilere donduk. Yagmuru pencerenin kuru tarafinda izlemenin keyfiyle 'Bir omurluk misafir' i dinledik. Ne zamandir unuttugum ama zaman kavramina yenik dusmeyen bir album bu. Supehsiz albumde en sevdigim sarki en basit(!)e indirgenmis "Sis".

 
Klasiklerden de ilk aklima gelen Erik satie nin Gymnopedie leri. Cok bilindik olmalarina ragmen dinlemeye doyamadigim, basit tonlar.
Basit dille anlatilmis oykuleri, basit insanlarin siradan oykulerinin yalin anlatan filmleri sevdim.
Modern sanati cok yenilikci ve insanin beynini zorlayan bir akim olarak gorsem de (ufuk acici demeye dilim varmadi), minimalist etkiler, sembolizm'den hic koparamiyorum aklimi. Bu fotograf icin de gecerli. Bombos karli bir boslukta bir insancigin karanlik siluetini cekebilmek umidiyle.

20111222

Hayali senaryo

Walkman'lerin gelmesinden bu yana her yerde muzigimiz eksik olmaz oldu. hele mp3 teknolojisi ve ipod cilginligi ile beraber sokakta kulakliksiz insan gormez olduk. Herkes hayatini kendi sectigi fon muzigi esliginde yasiyor. Bir suredir kullandigim toplu tasim araclarinda da herkesin elektronik esyalara iki buklum bakisi garibime gitmistir. (ben farkli miyim?, aslinda hayir.)

Bu sabah gelirken soyle dusundum. Ayni vagonda muzik dinleyen iki kisinin kulaginda ayni calsa (radyo dinlemediklerini varsayiyorum, o zaman fantazi olmaktan cikar) dunya bir anda o ikisinin basrolunda oynadigi bir video klip olmaz mi?

bitti, bu kadardi.

Kurumsal noel heyecani

20111221

Okyanusun Obur kiyisindan oykuler Bolum-3

Iste hikayemisin en tatli bolumlerinden birine geldik.
Amerikada sinyalizasyon
Bir resim bin kelimeye bedel derler. Varin siz hesap edin.
Gun oldu, Yolumuzu kaybettik, bize yol gosterdi

 
Trafikte dalgin olduk bilgemiz oldu
 Paramiz bitince kumarimiz oldu.
Renkleri renklerimiz
 
 fikirleriz fikrimiz oldu.
Tahravalye cikabilir...


Gun geldi tersimiz dondu, o bize sirtini hic donmedi
 Yalniz koymadi bizi
 Kose basindaki guvencemiz, gerekirse bir marka oldu

 yetmedi Meksikali batman'imiz oldu.

20111220

Ozlu soz

"Havanın sisli olması, ortamda birden fazla ninja olma ihtimalini artırır."

Bahadir Cuneyt  Yalcin

Okyanusun obur kiyisindan oykuler? Bolum -2

Organize kaos serimin ikinci ayagi;
Geciktirme konusunda iyice ustalastim. orda bir kosede Amerika anilarini yazacagim diye durdukca zorlasti zorladikca geciktirdim ve boyle devam edip durdu. O kadar ki gittim yapilacak isler listesinde hanci'nin yeni senaryosunu okumaktan bile onceye koydum. En sonunda minik minik notlara devam. Bir yandan da neye ve kime yazildigi belli olmayan bu yalancik yazilarin bir gunluk ihtiyacini tatmin etmesi umuduyla Draftlar arasindan sectim bu postu. Haydi hayirlisi, Nesen'in selami var.

Amerika'da ingilizce bilmemek

Gercekten buyuk problem degil. Gecen seferde bahsettigim insanlar bile bir umutla -belki biraz caresizlikle birlesik- yasamayi basarabiliyorsa herkes yapabilir. Zaten Newyork un kendisi buyuk bir panayir alani degil mi? Benim bahsetmek istedigim daha cok kulturel ve irk cesitliligi ile alakali. Gulsen'in kaldigi mekan Spanish harlem olarak bilinen bir bolgeydi. Genis sokaklarinda yanan tenekeler icinde ufak sezloklarinda gunesin tadini cikartan beyaz atletli "ispanyol" gocmenler. Ispanyol dediysem orta ve latin amerika kokenliler. Oyle bakkal'lar var ki (evet ilginctir Turkiye de bile bulamadigimiz bakkallar hala hayatta buralarda) Ingilicze konusmayi bir yana birakin ispanyolca okumasi olmayanlarin zorlanacagi yerler var. Ama cok sukur ki Genel amerikan Satis mantigi sagolsun, hicbir dukkanda istediginizi elde etmeme sansiniz yok. Gene de Little Italy ye gidip duzgun bir ingilizce konusmaya gerek yok. Kozmopolit canini yerim senin New york. Little italy'si Chinatown'u spanish harlemi ayri ayri.

"Big American Sale" - Buyuk amerikan pazarlamasi

Iki unlu Amerikan Atasozu var.
"Hersey Satilabilir", "Ikinci bir atasozune gerek yok". Bunu oyle surekli gulumseyen kasiyerlerden ya da bina kapilarindan bile gecerken seni selamlayan ve hatir soran kapicilardan cikartmadim. Ne zaman ki New york un en beylik yerinde hediyelik esyalar dukkani olarak NYPD - New york polis departmani ve New york itfaiyesi ciplak 2012 takvimini gordum. Iste o an satis mevsimi basladi benim icin.
Sell sell sell... kocaman yazilar ustune ziplayan insanlar parlak isiklarla gozune gozune sokulan reklamlar. ilginc mevzular... ve burdan konuyla alakali baska bir mevzuyu atlamamak lazim.

Bahsis ve vergi mevzusu
Hersey iyi hos amerikalilar yukarda bahsettigim satis ayagina bu bahsis ve KDV olayini coememisler gibi. Eger ilk defa amerikaya gidiyorsaniz, kasaya geldiginizde degisik surprizlere ve hesapta yazani odediginizde bile saticidan trip yemeye hazirlikli olun. Ben sahsen kaldigimi 1 haftada tam anlamiyla cozemedim bu olayi. Anlayabildigim kadari ile ozetliyeyim.

Nerede kime ne vermeli:
Bir kere ilk kural su: hesaplar %99 ihtimal ile KDV haric olarak geliyor. KDV yi hesaplayip ustune eklemek musterinin yegane gorevi. Gulsenin arkadaslarindan bu konuda iphone application yazanlar bile var. Cok karmasik degilmis gibi. Insan bir sure sonra alisir diyebilirsiniz herhangi bir sayinin %8.5 unu hesaplayip eklemeye. Bir nevi beyin cimnastigi. Ama olay orada bitmiyor. Bir de aldiginiz servisin bedelini eklemelisiniz. yani bahsis. iste bu noktadan sonrasi biraz karmasiklasiyor. Nerde bahsis verilir nerde verilmez bunlar bilmek gerekiyor-mus-.
Misal taksiye bindiniz. Sizi bir yerden bir yere goturdu. taksimetre dedigimiz guzide alet ise bu yolculugunuzun degerini bicti. Peki ya bu lutufkar taksi soforunun size lutfederek aracini acmasi bu nezaketin bir karsiligi olmayacak mi? Tabii ki olacak. Hele ki bir de valizinizi yuklemek icin bagajini falan actiysa. (sanmam ki yuklemeye yardim etsin). Bu cehaletimiz havalanindan gelirken yolculugumuzun suratsiz ve mutsuz bir taksi soforu ile son bulmasiyla sonuclandi. Tabii biz gecen yillarin etkisiyle iyice hollandali tavrimizi gelistirmisiz. Hesapta yazandan tek kurus fazla vermeyiz. Zaten kimsede onu hak edecek bir servisi size vermekle ugrasmaz, tenezzul bile etmez. Her neyse. Bir restoranda bahsis birakmak cok eski bir turk gelenegi olsa da taksi de ya da Starbaksta bahsis biraz garibime gitmedi degil. bu kesap kargasasi icinde verdigimiz paranin para ustunu alirken garsonun o bugulu gozlerinin icine baktik hep. Aman diyim siz bu duygusalliga bulasmayin. Bilincli musteriler olun.
Simdi dusununce Reservuar kopekleri'ndeki sahne daha da bir manali oldu zihnimde



Film tadini yakalamisken, US te iken hep birseyi merak ettik. 911'i aramak. Ara ara acaba arasak mi diye dusunduk. Belki caldirip kapatsak olacakti, ama numaramiz cikar sonra FBI in gunes gozluklu takim elbiseli ajanlari pesimize takilir tatilimizi zehir eder diye korktuk. Yemedi.

NY biralari
Kendime orda bulundugum surece hergun degisik biralar icme hedefi koydum. Neden bilmem Hollandaya geldigimden beri bira denemek hosuma gitmeye basladi. Ama itiraf etmeliyim ki New york da bu kadar cesitli bira bulabilecegimi sanmamistim. Sehir sehir, mahalle mahalle kucuk bira ureticileri bakkallarda yerlerini almislardi. Oldukca matrak isimli biralar deneme sansim oldu. Iste bir kacinin sisesi. Inanin tadlarini simdi hatirlamakta zorlaniyorum. Icerken bunu detaylari yazarim diye duslemistim ama, tek hatirladigim california ve brooklyn biralarinin favorilerim oldugu



Okyanus kocaman bir su birikintisiymis. Ucakla bile git git bitmiyor. gene de I love you be NY...

20111219

Müzik Felsefesinin Sefaleti - I

Müzik Felsefesinin Sefaleti - I:

Zaman bir denizse eğer,

ve zamanla kendine has bir ilişkisi varsa müziğin;
pop, dalgalarla oynaşan bir sörfçü,
klasik, okyanusta dümen kıran bir kaptan,
caz, denizin dibini keşfe çıkmış bir dalgıç,
halk müziği, taşlı bir sahilde ayaklarını suya sokan bir çocuk

sanki...




by Tabldog

20111216

Gunun tinisi

Hanci Saolsun yeni isimlerle beni tanistirmaya devam ediyor. Eyvallah.
 


20111211

Utana sıkıla: Gazetecilik / 16.11.2011

Ece Temelkuran'in Yazisi (16/11/11):

Sabahlarda eksilen bir şey oldu. Kalkar kalkmaz merakla haber kanallarını açmıyorum artık. İşe gelip internete girip bağımsız internet sitelerine bakmam gerekiyor. Gerçekten ne olduğunu anlamak için, bin türlü rezaleti görmek için…
Gazeteler de eskisi gibi değil. Ne olduğunu söylüyorlar evet, ne olmadığını söylemiyorlar. Neyin olamadığını, neyin yapılamadığını…
Hükümeti koşulsuz destekleyen basının zaten mesleğe ve hakikate karşı böyle bir saygısı yok. Misyon gazeteciliğin her türlü işbirliği yöntemini sergiliyorlar. Bizler ise yeterince korkutulduk, neyi söylemememiz gerektiğini biliyoruz. Arkadaşlarımız ihmal ve beceriksizlik yüzünden enkaz altında öldürüldüğünde mesela, artık bunu sayfanın sağ kenarında görmemiz gerektiğini biliyoruz. Manşette değil. Eğer depremzedelere biber gazı sıkılırsa bunu sayfanın eteğinden vermemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Artık söylememize izin yok, ama söylenmek serbest! Bir dakika! Yoksa o da mı?

20111204

Okyanusun obur kiyisindan oykuler? Bolum -1

Amerika Tecrubelerimi yazmayi geciktirdikce sanirim duzgun bir yazi bir araya getirmek zorlasiyor. Goz acip kapayana kadar 2 ay gecmis bile. Dusundum tasindim Amerika tecrubesini maddeler haline dokmek kolayima geldi. Iste kendi Amerika Turist Manifestom bolum 1:

1- Herkes Amerika'ya gitmek ister. Pek azi donmek ister
Gercekten amerikan aydinlanmasi daha Hollanda'dan ayrilmadan basladi. Aslinda herkesin US'e gitmek icin vize basvurusu ile baslamisti. Vize vermekteki isteksizlikleri sorgulayici hatta bir miktar paranoyak arastirma istekleri 'Herkesin gitmek, pek azinin donmek istedigi' bir 'Ruya'nin anahtarini ellerinde tuttuklarinin kanitiydi. Insani cok ilginc bir psikolojiye sokuylar gercekten. Resmen Hollanda'da ucaga binmeden once ve Ney york taki havaalani kontrolunden gectikten sonra, kendimizi birseyler basarmis gibi hissettik. Amerikan Ruyasina Hosgeldiniz. Benim aklima takilan su oldu. Biz kendimiz yillardir yurtdisinda yasayan ve cogunlukla ingilizce kullanarak hayatimizi devam ettiren insanlar olarak, ucakta etrafimizda olan (herbirinin elinde ayni torba icinde tasidiklari evraklari ile belli ki gocmen olarak US'e giden) tek kelime ingilizce konusmayan insanlarin rahatligi mi desem cesareti mi desem, acikcasi beni cok sasirtmisti.Amerika'ya vardiktan sonra anlayacaktik ki Aslen bazi bolgelerde (getho'larda) ingilizce bilmemek avantajli bile olabiliyormus

2- Taksi Fenomeni
Cok klasik olacak ama, New york gercekten filmlerdeki gibi. Buna taksi fenomeni de dahil. Istanbuldan cok olmasin etraf Sari taksilerle dolu. Onlara ihtiyaciniz yokken gozunuze tanidik gelen hosunuza giden taksiler, ihtiyaciniz oldugunda kabusunuz oluyor.

Yellow
Nasil oluyor bilmem, taksi aramaya basladiginiz anda ya hepsi dolu ya da mesai degisiminde oldugu icin sizi gecip gidiyorlar.

En kolay bulunan taksi Havaalanindan Manhattan adasina gidenler ve inanin pek de ucuz bir seyehat degil bu. Her ne kadar kocaman arabalarda yaylana yaylana gidilse de, 50 Dolar + kopru parasi + bahsis ile insanin mutlu bir baslangic yapmasini engelliyor. Bu bahsis mevzusuna da ayrica deginmek lazim.

 3- Amerika'da hersey buyuk
Hersey buyuk derlerdi, ee oyle. Arabalar, binalar, yemekler ve dogal olarak insanlar. Ama oyle dogal olarak buyuk degil hicbirsey. Sanki ozel olarak sisirilmis gibi. Insanlar olcegi kacmis yagli, ogunlerin kurbani gibi. Binalar insanciklarin kendini kucuk ve biraz ezik hissetmesi icin alabildigine yuksek. 24 saat hic gunes dusmeyen golge kaldirimlar, sokaklar var.



Gercekten 9/11 filminde Sean Penn in filminin hissiyatini cok iyi anladim.






Buyuk Kavraminin bizi cok etkilememesi lazim aslinda. Bildigimiz olculerle, istanbul'un hallicesi, kargasasi biraz daha tahammul edilebilir, pisligi cok daha az rahatsiz eden bir sehir New York.

20111130

Google (Ceviri) yanilgisi

Dilini bilmedigimiz bir ulkede yasamanin zorluklarini asmada en buyuk yardimcimiz gene internet oluyor. Hollandaca gelen pek cok dokumani ilk is olarak google-translate ile cevirip bir anlam veremye calisiyoruz. google'in ise bitmek tukenmek bilmez yenilik cabasi ve bunu cogunlukla "herkes bir bilgi kaynagidir' mottosu ile gelistirdigi algoritmalar, bazen oldukca ilginc sonuclar veriyor. Mesela ben Hollandace rotterdam sozcugunun Ingilizce karsiliginin LONDON oldugunu bilmiyordum. 



Simdiye kadar degisik devlet dairelerinden gelen mektuplari tekrar gozden gecirmek gerek sanki. Internette gordugunuz hersey inanmamaniz icin bir ornek daha.
Google in genel olarak takindigi bir tavir ile ilgili sorunlar yasiyorum son gunlerde. Tartismasiz google internet uzerinden kullanilabilen pek cok uygulama sunuyor. Bunlardan 5-6 tanesinin (arama motoru, Email, takvim, dokumanlar, video ...) su anda var olan en iyi servisler. Fakat gozden kacmamasi gereken birsey var ki elle sayilabilen bu uygulamalarin 4-5 kati kadar kullanilmayan ve zaman icinde internet coplugune donusen uygulamalari bulunmakta. Her kar amacli kurulus gibi google da bu tip hizmetleri zaman icinde eleyerek verdigi hizmeti-destegi kesiyor. Yogun bir Dene-Yanil stratejisi izledikleri kesin. 
Sanki gucun verdigi bu herseyi ele gecirme hirsindan kurtulup google in kendini odaklayacagi uygulamalari secme vakti geldi. Bu uygulamalar uzerinde daha dikkatli calisarak daha genis bir kitleye ulasabilir bence. Ornegin Apple in cok iyi uyguladigi, "Tasarim herseyin basidir" ve "bizim urunlerimiz, kusursuzdur ve bunlara sahip olmak ayricaliktir" prensipleri ne kadar uc ve (bence) yanlis olsa da, google in "halk bunu tercih etti istatistikleri"ne dayali politikasi da bir o kadar yanlis. Eger bu iki firma bu kisir donguden kendilerini kurtaramazlarsa, 2000'li yillarda microsoft tan aldiklari bu gucu, yeni gelecek baska bir firmaya eninde sonunda kaptiracaklar.

20111127

Talihsiz Aciklamalar 18

Milli savunma bakani Ismet Yilmaz Bedelli askerlikle ilgili sorulari cevaplarken ilginc bir ornekleme yapti.


"Bundan diyelim ki, 'Mehmet Yoldagezer yararlansın' diye bir yasa çıkmaz. Genel bir ibare koymak lazım. O genel ibarenin içerisine dahil olanlar bunları mı kapsar acaba, böyle bir düzenleme yaptığında hiç arzu etmediğimiz bir başkaları da bu yasa kapsamına girer mi? diye. Arkadaşlara dedim ki, bir çalışma yapın, bir sakıncası var mı, yok mu diye?
Taş atan çocuklarla ilgili bir yasa çıkarttık. Ogün Samast da oldu, Hrant Dink'i vuran da oldu. Ama ifade edilen o değildi. Fakat ayrım yapabilmek mümkün değil. Şimdi bu da böyle. Arkadaşlar bir çalışma yapacaklar. Bizim ifade etmek istediğimizi tam dökebilirlerse bir teklif getirecekler."


Bizi yonetenlerin bu piskinligi ve yapilan hatalarla barisikligi, gamsizligi beni cok rahatsiz ediyor

Fantasy Travel


Address Is Approximate from The Theory on Vimeo.

20111125

Yeni Blog

Arkadas cevreme dijital hizmette sinir tanimiyorum.
Simdi de bir suredir google calendar'dan guncellemeleri goremeyen arkadaslar icin, newletter'a uye olabilecekleri bir blog yaptim.
Temelde Hollanda ici ve yakinlarindaki benim ilgimi ceken konser ve etkinliklerin bir listesi.

http://ihearditontheradio.blogspot.com/

20111118

Turkiye giderek muhafazakarlasiyor. Neden?

Cunku bilimden uzak duruyoruz. Aclikla mucadele ediyoruz inanc ile uyutuluyoruz, uyusturuluyoruz. Egitmiyoruz kendimizi gelistirmiyoruz. Buna ihtiyacimiz olduguna 'inan'miyoruz. Yaniliyoruz.

Gunun Tinisi - Yeni Turku / konugum ol

Konugum Ol by Yeni Türkü on Grooveshark

Can Dundar - Pahali simit

Kusura bakmayın beyler! Mademki “istediğiniz kadar düşünce adamı, medya mensubu olun…” diye lafa girip özgürlüklere sınır çeken bir Başbakan var, …ve mademki artık 25 kuruşa simit yok”… …o halde bize, giderek daraltılan o sınırları genişletmek ve çok pahalı hale gelen hürriyet simidini 25 kuruşa çekmek için mücadele etmek düşer. Buyrun sınırlı özgürlük dayatmasına ilk cevap: Hapisteki Yazarlar Günü”nde, hapisteki yazar arkadaşımız Ahmet Şık’ın basılmadan toplatılan kitabı "Dokunan Yanar”, 22 Kasım’daki ilk duruşması öncesi, 127 yazarın ortak imzasıyla yayımlandı. Farklı görüşten isimler, yasaklara karşı ifade özgürlüğünü savunmada nihayet yan yanayız… İki hafta sonra da meslektaşım, komşum Mustafa Balbay, hapiste 1000 günü devirecek. “1000 gün tutukluluk”, kaç kuruşluk simide denk gelir ki? Üstelik bugün “sınırlı özgürlük”ü savunan, özgürlüğün de sınırı var diye şiir okumaktan hapse atılmış bir Başbakan…Bir şair anısı anlatayım bari: Balbay’ın defterini inceleyen polis, onun Sabih Kanadoğlu ile görüşmesinden şu notu bulmuş: “Yargı bir felaket... Hani diyor ya Özdemir Asaf, ‘Bütün renkler aynı hızla kirlendi, birinciliği beyaza verdiler’; biz beyazız, kirlenmememiz lazım.”
 
Bunu okuyan savcı soruyor Balbay’a:
“Sabih Kanadoğlu, Özdemir Asaf isimli şahıslar kimlerdir? Bu şahıslarla irtibatınız hakkında bilgi veriniz.”

20111115

Talihsiz Aciklamalar 17

İçişleri Bakanımız daha görevinin ilk döneminde Büşra Ersanlı’nın tutuklanmasının yarattığı tepkiye karşılık şöyle dedi:
“Türkiye’de binlerce profesör var. Türkiye’deki bütün profesörler tutuklansa (bu tepkiyi) anlarım. Sadece bir tanesi tutuklandı.”

“Kürt sorununu arıyorum, arıyorum, bulamıyorum.”

20111110

Extreme - III sides to every story

Extreme grubunu hepimiz biliriz. Bilmedigini dusunenler bile More than words sarkisini duyunca melodisini mirildanmadan duramaz.
1980 lerin ikinci yarisindan kopup gelen bir Rock grubu Extreme. Nuno bettencourt'un onculugunde kurulmus. Resimden anlayacaginiz gibi o donem gruplarinin tum ozelliklerini barindiran bir grup.

Her ne kadar populeritelerini 'More than Words' sarkisinin da bulundugu Pornografitti Albumune borclular. Fakat ilginctir daha sonrasindaki albumleri satis basarisina ulasmadi ve genellikler gozden kacan, ve tek sarkilik bir grup olarak kaldilar pekcoklarinin gozunde.

Bense bu konuda azinliktayim. Sanirim Orta iki'ye gittigim 1992 yiliydi. Extreme cesur bir girisim ile Konsept album yayinladi (Konsept album olayini cok sevdigimi bilirsiniz). III sides to every story

Ne Muzik severler tarafindan ne de kritikler tarafindan cok ilgi gormeyen bu album dogal olarak satis-fiyaskosu olmaktan kurtulamadi. O zamanlarin verdigi geclik ve rock muzigini kesif coskusuyla cilgincasina Rock Kazani diye bir dergi takip ederdim. Bu resmen ergen genclik dergisi Hey girl'un civilceli ergen rock'ci versiyonuydu. Kotu bir saman kagida basiliydi, haftalik cikardi. Bazen poste bile verirdi orta sayfasinda. Benim icin bulunmaz bir kaynakti. Uzun sure icinde ne yazarsa benim icin dogru ne onerirlerse mutlaka dinlenmesi gereken muziklerdi. Taa ki;

1992 yilinin en kotu rock albumleri listesi yayinlanana kadar. Bilin bakalim Listenin basinda kim vardi? E tabii Nirvana'nin etrafi yakip kavurdugu, Radiohead'in Creep ' yayinladigi (ki bence cok piyasa ve radiohead e yakismayan bir album - kendinleri de oyle diyor-) donem de Extreme gibi bir 'yumusak' rock grubunun sansi yoktu. Hic unutmam serviste arkadslar tarafindan dalga gecildigimi. Allahtan ayni yil Dream Theater in hic kimsede olmayan albumu 'When dream and day unite' vardi bende de, pazarlikla rock'ci kankalarimin beni tekrar sevmelerini saglayabildim.

Her neyse, Albume geri donecek olursak, Album 3 bolumden olusuyor. Yours, Mine, The Truth (Seninki, Benimki, ve gercek). Akustik tinilar ile Nuno nun kendi virtuoslugunu gosterdigi sarkilar birbirine karismis durumda. Yogun bir politik soylem, ve yogun bir romantik bolum de var. Kisacasi konsept album olmak icin cok kafasi karisik bir album.

Neden bunlari yazdim, nerden hatirladim 20 yil oncesinden bir album. Tabii ki bilmem kac sarkilik listemden rastgele cikti. Beni gene anilarla basbasa birakti. Yazmasam olmazdi.



20111108

Barış ne zaman?

Barış ne zaman?:


Behiç Pek -Leman

Hemingway


All men fear death. It’s a natural fear that consumes us all. We fear death because we feel that we haven’t loved well enough or loved at all, which ultimately are one and the same. However, when you make love with a truly great woman, one that deserves the utmost respect in this world and one that makes you feel truly powerful, that fear of death completely disappears. Because when you are sharing your body and heart with a great woman the world fades away. You two are the only ones in the entire universe. You conquer what most lesser men have never conquered before, you have conquered a great woman’s heart, the most vulnerable thing she can offer to another. Death no longer lingers in the mind. Fear no longer clouds your heart. Only passion for living, and for loving, become your sole reality. This is no easy task for it takes insurmountable courage. But remember this, for that moment when you are making love with a woman of true greatness you will feel immortal.
...

Gunun Tinisi: Lonely Boy - The black Keys

20111104

Akla takilanlar

"En birinci biz olacagiz"


"-Ekmek yok
-Hic mi yok? "

"- anne ben geldim
-Oglum? geldin mi?"

20111102

1. Yas

Canim Yegenim,
Uzun mutlu yillarinin ilki olsun bu. Bu sefer yaninda olmasam da soz veriyorum sevgimi, duskunlugumu omrum boyunca sana hissettirecegim

Mutlu yillar EGE'cim




20111101

Gunun tinisi - Massive Attack - Paradise Circus


Paradise Circus - Massive Attack from greekgaylolita on Vimeo.

Mükerrer Musibetler Ülkesi

Mükerrer Musibetler Ülkesi:

From October 24, 2011

Böyle zamanlarda, zamanın kendisi hakkında yazmak kolay değil. İllaki birinin hassasiyetine kışt demiş, öbürünün kanayan yarasını tuzlamış, berikinin asabını zorlamış oluyorsun. Öte yandan yazmamak da elde değil; zira hafta oldu içim kabardıkça kabarıyor. Ah vah etmekten de, görmezden gelemeye çalışmaktan da, kendi sefil gerçekliğimde mutlu olmaktan da, utanıyorum.

Sevdiğim insanları uzak, medeni memleketlerde yaşamaya ikna etmeye çalışırken buluyorum kendimi. Seve seve terk edeceğim seni cici ülkem, çünkü değişmeyen, kaba saba, dayakçı manita gibisin. Her gün şiddetinin dozu artıyor, hep kan sızıyor dudaklarımızdan.

Denecek şey o kadar basit ki, kimsenin dememesi en yorucusu.

"Doğru yönetilen ülkelerde terörden, depremden, trafik kazasından yüzlerce, binlerce insan, sürekli olarak ölmez."

20111031

Nasil Gecti habersiz?

Orijinal Yazi
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1067350&CategoryID=42

Türkiye 12 Eylül 1980’den bu yana bir süreç yaşıyor. Her ne kadar 12 Eylül 2010’da ironik refarandum yapılsa da bu sürecin dışına çıkılabilmiş değil. Türk yargısı da payına düşeni yaşadı. Hatta yargıdaki değişiklikler, 12 Eylül sürecinin devam ettiğinin en önemli kanıtlarından biri.
Eski HSYK oluşumu ve tasarrufuyla hep eleştirildi. Yargıçlar ve savcılar eski HSYK’yı kendilerine yakın görmedi, aksine tüm taleplerinde muhatap oldukları Adalet Bakanlığı’nı hiyerarşik düzen içinde üst-amir olarak kabullendi. Bu durum bir anlamda toplumda yerleşik ataerkil, otoriter ve hiyerarşi sever değerlerin mesleki ilişkilere de yansımış halidir. Adalet Bakanlığı da kendi elindeki sözde eski HSYK’nın sekreteryası görevini üstlenen personel genel müdürlüğü, disiplin işlerini yürüten ceza işleri ve bağlı müfettişleriyle baskı ve bağlılığı güçlendirmekten geri durmadı. Anayasa’daki yargı bağımsızlığı ve yargıçlık teminatı ilkelerini bir nevi uygulamadan kaldırdı. Böylece Türkiye’de bağımsızlık ilkesi ile bağdaşmayacak biçimde bir yargı bürokrasisi yaratıldı.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin “Yargıçların seçimi ve kariyerleri konusunda karar veren mercii hükümet ve idareden bağımsız olmalıdır. Bu merciin bağımsızlığını teminat almak için getirilecek kurallarla, merciin üyeleri yargı tarafından seçilmeli, bu merci kendi usul kurallarını vaaz etmelidir” ifadesini içeren tavsiye kararı doğrultusunda da 12 Eylül refarandumu ile HSYK’nın oluşumuna ilişkin Anayasa değişikliği yapıldı. 17 Ekim 2010 tarihinde yargıç ve savcılar arasında yapılan seçim ile içinde Adalet Bakanı ile Bakanlık Müsteşarının da bulunduğu yeni HSYK oluşturuldu ve faaliyetine başladı.

Music: David Bowie - Big Brother

20111026

Medya'dan: Donmek ve satilmak

NTV


Son iki uc yildir Turkiyedeki olaylari takip etmek icin cogunlukla takip ettigim kaynakti. Gerek muhalif yani gerek tarafsiz ve dengeli programlari ile, gundelik sacmaliklara cok takilmaksizin doydugumu hissediyordum.
Fakat teker teker son 3 ay icinde tum muhalif(!) isimler (Rusen Carkir, Can Dundar, Banu Guven, Emre kongar vb) teker teker uzaklastirildi. Son 1 haftadir tekrar evde yemekle beraber olan bitenleri izlemek icin NTV haber i aciyoruz. Izlemeye calisiyoruz. Calisiyoruz diyorum lakin tahammul edilmez derece tarafli ve abartmiyorum tiksindiren bir hal almis hersey. Vicik vicik magazine bulanmis suslu haberleri midem kaldirmaz oldu. SAnki Darbe sonrasi TRT izlemek gibi.
Yazik. Simdi ne yapsam ne etsem bilemiyorum ama NTV bitmistir. Acilmamak uzere kapanmis bi kanal.

Feeling Good - Muse


Gunun Tinisi...

20111025

Evrensel Adalet hissiyati

Once Usame bin Laden Pakistan'da Amerikan gucleri tarafindan bir baskin sonucu ele gecirildi ve olduruldu. Daha sonra bir kac gun once Kaddafi (tam net bilinmemekle birlikte) Fransiz hava saldirisi sonucunda saklandigi kanalizasyon borusunda bulundu ve olduruldu. Bin Laden in cesedinin ibadet imkaninin ortadan kaldirilmasi icin okyanusta bilinmeyen bir yere atildigi simdi ise Kaddafi'nin colde herkesten gizli bir mezara gomulecegi soyleniyor. 

Tum bu olup bitenler (her ne kadar bir holywood filmini animsatsa da) benim zaten bir iplige bagli adalet hissiyatimi yerle bir ediyor. Eminim ki Onumuzdeki yillarda Amerikalilarin (ya da herhangi baska batili devletlerin) bu eylemlerinin ne kadar hakli oldugunu anlatan kahramanlik filmleri izliycek olsak, yuce Avrupa mahkemelerinde bu devletlerin adinin temize cikacagini bilsek de, sizin de icinizde bir suphe bir rahatsizlik yok mu?

Bahis konusu kim olursa olsun, dunyanin her yerinde akli selim her insanin (pek cok tartismaya konu olsa da) savundugu birsey var. Idam cezasinin mutlak dogru olamayacagi. Insani durtulerimizi Adalet soz konusu oldugunda bir yana koymamiz gerektigi, aksi takdirde, gene insan eli ile dagitilan bu adalet olgusunun gun gelip bizi de pencesi ile yakalayabilecegi. Koca koca devletlerin hic tanimadiklari bilmedikleri ulkelere sadece barisi ve ozgurlugu (!) getirmek icin surdurdukleri bu savasta, bunca guclerine ragmen hedeflerine koyduklari bu insanlari oldurmeleri, en azindan canli tutamalari, her seyden once bir zaafiyet, sonrasinda bir insanlik sucu. 

Kimsenin sucunun yargilanmadan hukme baglanamayacagini, ozgurluklerine pranga vurulamayacagini dusunuyorum. Eger bu ornekler artarsa dunyamizda huzurumuzun temeli olan adalet duygusu yok, agizlarinda ozgurluk ve adalet naralari ile dolananlar ise en buyuk GADDARLAR olurlar.

20111014

Talihsiz Cehalet Aciklamalar(i) - 16

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız Turkiye'deki calisma saatleri ve enerji tasarrufu uzerine bilge laflar etmis.
Gün 5'te ışıyorsa, biz de bir saat hazırlık yapıp 6'da sokağa çıkıp işimize başlayalım. Gün 6'da ağarıyorsa, 7'de işe başlayalım. Mesai saatlerinin bitişi de günışığına paralel olsun. Bunu Bakanlar Kurulu'na önermeyi düşünüyorum
Amerikalı o saatte işe başladığında anlamlı oluyor da bizde niye olmasın? Kültürümüzde var, örneğin bakkal saat 6'da açar. Kayseri'ye, Tahtakale'ye gidin, esnaf böyledir. Neden devlet yapısında hissetmeyiz? Günışığına bağlı çalışmak, enerji tasarrufu açısından da, psikolojilerimizdeki tesiri açısından da daha verimli olacaktır.
 115 milyon cep telefonu geldi. 62 milyon cep telefonu abonesi var. İletişime bugün ödenen fatura cep telefonu ağırlıklı olarak 22 milyar lira. Cep telefonu konuşmalarımı yüzde 10 kısmaya karar verdim. Türkiye'de 149 milyar dakika telefon konuşması yapılıyor. Mesken başına elektrik faturası 50.5 milyon lira. Kişi başına ortalama cep telefonu faturası 21 lira. Bir evde ortalama 3 kişi konuşuyor. Yani mesken başına ödenen GSM faturası, elektrik faturasını geçti.

YORUMSUZ



20111012

PJ Harvey - A place Called Home


Smoke Revisited - Duman Tekrardan

Insanin uzun sure cok isteyip de gerceklestirdigi seyler muthis bir tatmin veriyor. Benim icin de Smoke filminin cekildigi koseye gidip orda bulunmak orda bir kac foto cekmek bu tatmini verdi. Nesen ve Gulseni tatli tali surukledim Brooklyn in uzak koselerine.
Arada Prospect Park i gormus olduk, ki bence New york Seyahatini en kayda deger yerlerindendi.
O 'mutlu' koseye vardigimizda biraz tadini cikardim. Ardinda bir seri fotograf cektim.




Ben kamerami kaldirinda yanimdan gecen bir bayan "Smoke? Right?" dedi ve Thumbs-up yapip gecti. Demek ki kendi kendime olustrudugum "benim" ozel noktam, pek de az bilinen bir nokta degilmis. Hele bir de ben bir o koseden bir bu koseden filmdeki fotograflari cekerken baska bir ikilinin gelip fotolar cekmesi, olayinin populeritisini ortaya koydu. Ama gene de kendimizi eglendirecek bir yol bulduk. Nesen ve Gulsen sagolsun filmdeki karelerden birini neredeyse birebir canlandirmaya calistik.



Keyifli keyifli oynadiktan sonra Metrosuzlugu mazeret edip guzel bir aksam ustu yuruyusuyle Brooklyn'in tadini cikardik.