Yurtdisinda yasamaya basladigimdan beri (daha yogun olarak Hollanda'ya tasindigimdan bu yana) kulagimda surekli bir muzik ve kendi sessiz dunyamda yasiyorum. Ne zaman tek basima disari ciksam surekli etrafimdaki konusmalari hayatin akisini gozardi ediyorum. Bisiklete binis hizimdan, yurume hizima herseyi dinledigim muziklerin ruh hali belirliyordu. Bugun kendimce marjinal bir karar ile bir sure yasadigim toplumun ritmine kendimi birakmaya karar verdim. Evden ize gelene kadar, kaldirimda yuruyen (cat pat anladigim) insan dedikodulari, park yerine girmek icin operator ile konusan soforleri, hala bitmeyen istasyon insaatinda yankilanan radyo sesini, sabahin 9 unda Delft zuid tan binip (belli ki turkiye'de gune giden kadin diye tanimlayacagimiz) Den haag yonune giden yasli kadin kafilesini duydum. Bir anda yasadigim ulkedeki sessizligi uzun suredir kacirdigimi fark ettim. Tabii bu beni ne yazik ki daha ciddi ((!) issel) konulara odaklanmama sebep oldu ama bir yandan da unutulmus bir duyguyu bulmusum hissini yasadim.
Turkiye'ye dondugumde 2. gunden itibaren hissettigim Kargasa - kavga ve gurultu hissiyatinin kokenine ulasmis gibi hissettim kendimi.
Tabii bu hissiyat ne kadar devam eder gorecegiz. Keza ulkenin kendisi ne kadar sessiz sakin ve duragan olsa da insanlari bir o kadar gurultucu ve yayagaraci... Deneyim sonuclarini tekrar sizlerle paylasirim..
No comments:
Post a Comment